Eski çocuk güzellik kraliçesi İrem Altuğ, sinemanın yeni ve parlak oyuncularından biri. Onu son dönem dizileri 'Ihlamurlar Altında'nın Feride'si, 'Şeytan Ayrıntıda Gizlidir'in Zeynep'i olarak hatırlayabilirsiniz. Altuğ, çocukluğunda başlayan televizyon, sinema ve tiyatro macerasını, ta San Francisco'ya kadar taşımış. Mimar Sinan Üniversitesi Tiyatro Bölümü'ndeki iki yılından sonra San Francisco State University'de Tiyatro Bölümü'nü bitirmiş. Didikledikçe şaşırtıyor insanı, sadece bir oyuncu değil, 'tap'ten 'salon'a iyi bir dansçı, hatta Santana'nın iki klibinde oynamış! Uzun süre şan dersleri de alan Altuğ, oyunculuk konusunda 'beşibiryerde' kıvamında.
Aslında ekrana ve beyazperdeye yabancı değilsiniz, ilk nasıl başladı kamerayla ilişkiniz?
Küçükken televizyona bakıp şunu derdim: "Ben de ekranda görünmek istiyorum, neden ben de yokum!" 'TV'de 7 Gün' dergisi çocuk güzellik yarışması düzenlemişti; 7-12 yaş grubu içinde birinci seçildim. Yarışmadan sonra bir ajansla çalışmaya başladım. Ardından reklam filmlerinde oynadım. Bugüne kadar 40'a yakın reklam filminde oynamışımdır. Yine aynı seneler tiyatro kursuna başladım. İstanbul Kültür Oyuncuları diye bir grup kurulmuştu; çocuk ve genç oyuncular için. Konservatuvar mezunu tiyatro oyuncularından dersler alıyorduk. Çocuk şenliklerine, gençlik festivallerine oyunlar çıkarmaya başladık. Bu grupla olan ilişkim 1988'de başladı, 1994'e kadar sürdü.
Oyuncu olmaya ilkokul döneminde karar vermiştiniz yani...
Evet, o zamanlar televizyon ya da sinema değildi isteğim, tiyatroyu çok seviyordum. Yıllar geçtikçe sinemaya doğru kaydım. Sinema ve televizyon filmlerinde yer aldım.
İlk sinema filminiz hangisiydi?
İlk olarak 'Karılar Koğuşu'nda oynadım. 1991'di, 11 yaşındaydım.
Şüphesiz hayatınızda büyük yeri vardır...
Evet çok uzun bir rolüm yoktu ama çok güzel bir sahneydi, Kadir İnanır ve Hülya Koçyiğit'le beraber. Evde rolümü annemle deliler gibi çalıştığımı hatırlıyorum. İlk defa gerçek bir film setini gördüm. Çok garip gelmişti, arkadan sufle veriyorlar, tabii onlar da hiç bozmadan oynuyorlar. Ben de evde deli gibi ezberlemişim, hatta şunu dedim Kadir İnanır'a: "Sizin laflarınızı da ezberledim, ben söyleyeyim mi?!" Çok heyecanlandığımı hatırlıyorum.
Üniversiteye kadar neler yaptınız?
Lisede dansla ilgilendim. Üç yıl Amerikan tap dansı, salon dansı dersleri aldım. Lisede hep yurtdışına gitme hayalim vardı. Yurtdışında sinema oyunculuğu üzerine eğitim almak istiyordum ama burada şansımı denemek de istedim; Mimar Sinan Tiyatro Bölümü'nün sınavlarına girdim ve kazandım.
Sonra Amerika maceranız var...
Mimar Sinan'a iki yıl devam ettim ve ikinci yılın sonunda Amerika'ya gittim bir yaz, orada okulları araştırmaya başladım. Birkaç ay sonra burada da kıvırabileceğimi düşündüm, Mimar Sinan'ı dondurup San Fransisco State University'nin Tiyatro Bölümü'ne başladım, burs da aldım.
Neler yaptınız San Francisco'da, Santana'nın kliplerinde oynadığınızı duydum!
San Francisco'da bir yandan okurken bir yandan çalıştığım birkaç ajans vardı. Dans dersleri de veriyordum bu arada. Önce Latin, banghra dans dersleri verdim. Oryantalin eğitimini almamıştım ama uzun yıllar dans dersi aldığım için dans türlerine yatkınım, ayrıca sanırım bizim biraz kanımızda var, oryantal dersleri vermeye başladım. Bir gün Santana'nın klip çekimleri için dansçı aradığını duydum, elemelere katıldım. Zaten Santana kliplerini genelde orada çekiyormuş, iki klipte de oynadım.
Amerika'da yükselme fırsatı varken neden İstanbul'u seçtiniz?
Neticede İstanbul'da ortada belli bir proje vardı, TRT'de yayımlanan 'Şeytan Ayrıntıda Gizlidir'de Zeynep rolü teklif edilmişti. Burada özellikle beni çok heyecanlandıran, Ahmet Ümit'in hikâyeleri olmasıydı. Televizyon işinde bence senaryo çok önemli, iyi bir öykü yazarının işinin senaryolaştırılması farklı. Bu dizide oynamak zordu tabii, daha önce Türkiye'de adamakıllı polisiye dizi denenmemiş ve riskliydi. Zor bir dönemdi ama ortaya çıkan iş iyi oldu. Çetin Tekindor, Nejat İşler, Meral Çetinkaya gibi önemli oyuncular vardı. İyi bir tecrübeydi.
'Eve Giden Yol'a gelelim. Bize biraz İffet'i anlatın...
İffet, Metin Akpınar'ın canlandırdığı Reşat Ağa karakterinin kendinden yaşça çok küçük karısı. Film Mahmut'un çevresinde gelişiyor, Mahmut'un hayatına girecek kadınlardan biri diyelim. Bazı hırslara sahip, alımlı, gösterişli ve güzel bir karakter. Geçmişiyle ilgili pek fazla bir şey bilmiyoruz. İffet karakterini canlandırmak için hazırlanırken bir alt metin yaratmalıydım; o nedenle kendi kafamda bir portre çizdim. Reşat Ağa'yla evlenmesinin sebebi ağanın çok zengin olması. Sonuçta onunla beraber bir statüye sahip olacak. Evliliğinden çok mutlu değil, aralarında bir aşk söz konusu değil zaten. Sadece bir saygı ilişkisi. Reşat Ağa pek şikâyetçi değil, yanında insanlara gösterebileceği çekici, hoş bir eşi var. Neyse çok detaylı anlatmayayım